14:25 - LOKMAN GÜL yazıyor
14:24 - HÜRDÜŞÜN Gazetesi
10:41 - EMNİYET’E 16 YENİ ARAÇ
10:39 - AK PARTİ BELEDİYE BAŞKANLARINI TOPLADI
10:37 - SAMURAY, KOKARCAYA KARŞI…
14:27 - “ADİ İFTİRALARIN KARŞISIDAYIZ”
14:15 - YANGIN OLUR, BİZ YANGINA GİDERİZ!
10:29 - AK PARTİ’DE TEMAYÜL YOKLAMALARI
10:27 - ZAFER, TURHAN İLE DEVAM DEDİ
CHP Zonguldak il Başkanı Murat Pulat, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutladı.
Pulat mesajında şunları ifade etti.
“Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımızın 101.yılını kutluyoruz.
Bir çocuğa ulusunun geleceğinin emanet edilmesi en güzel armağandır.
Çağdaş Demokrasinin temeli ulusal egemenliktir. Ülkemiz için bu temel, babadan oğula geçen saltanat yönetiminin terk edilerek, egemenliğin millete teslim edildiği, 23 Nisan 1920’de 101 yıl önce bugün atılmıştır.
Ulu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Büyük Millet Meclisinin açıldığı 23 Nisan’ı dünya çocuklarına “bayram” olarak armağan etmesi O’nun çocuklara karşı sarsılmaz güveni ve sevgisinin göstergesi olduğu gibi dünya barışına verdiği önemin de açık ifadesidir.
Tarihsel sürece baktığımızda 101 yıl önce bugün, çöküşe geçmiş bir imparatorluk, işgal kuvvetlerine boyun eğmiş Padişah ve ona biat edenlerin vatanı yok olma sürecine getirdiğini görüyoruz.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve bir avuç vatansever arkadaşı, Vatanı bu tehlikeli durumdan kurtarmak üzere arkalarındaki halk gücüne dayanarak Halkın Egemenliğinin sembolü olan Büyük Millet Meclisini kurmuştur.
Milli mücadeleyi göze alamayan İstanbul Hükümetine karşın vatanın düşman işgalinden kurtarılmasının önderliğini yapan Ulusal Meclisimiz vatanın düşman işgalinden kurtuluşunun önderliğini yapmıştır, büyük zafere ulaşılmıştır. Savaşın galibi olarak Bağımsızlık ve Egemenliğimizin dünyaca tanınması anlamına gelen Lozan Barış Anlaşması imzalanmıştır.
Ardından halkın egemenliği olan Cumhuriyet kurulmuştur. TBMM bu zorlu dönemde bütün güçlüklere rağmen akla bilime uygun demokratik Cumhuriyet devrimlerini, Türk ulusu ile birlikte özümseyerek yol almıştır. Yeni kurulan Türk devleti devrim yasaları ile çağdaş bir ülke olmuştur. Demokrasinin gereği olan denetim ve tartışma zemini oluşturulmuş çok partili dönemin tohumları atılmıştır. Modern Demokrasilerde olduğu gibi rejimimizin temeli olan Kuvvetler Ayrılığı ilkesine göre Yasama-Yürütme-Yargı birbirinden bağımsız ve birbirini denetleyen erklerdir. Yasama erkini oluşturan Meclisler halkın seçtiği üyelerden meydana gelmeli ve halkın bütün kesimlerini temsil etmelidir. Ancak bu şekilde halkın kendi kendisini yönetmesi sağlanmış olacaktır. Türkiye Cumhuriyeti köklerini demokrasiye sıkı sıkı bağlamış gazi unvanına sahip meclisi ulus egemenliğinin temsilcisi olarak belirlemiştir.
Çok partili döneme geçildikten sonra parti liderinin sultası sonucu parlamenter sistem gerçek denetim ve yasama işlevini zaman zaman yitirmiştir.
101 yıl sonra bugün ise İktidarın ve idarenin uygulamaları TBMM denetiminin dışında kalmıştır. İçinde bulunduğumuz süreçte anayasa değişikliği ile birlikte yasama erki ve ulus egemenliğinin TBMM ne aidiyeti tartışılmaktadır Sadece adı Cumhuriyet olan bir rejim kalmıştır.
Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesi olan “Egemenlik Kayıtsız şartsız Milletindir” ilkesi Türk ulusunu doğrudan ilgilendiren tüm kararların sadece Türk Ulusuna ait olduğunu, başkaca hiçbir ülke ya da kuruluşun hükümranlık hakkı olamayacağını, egemenlik haklarımızdan kısmen veya tamamen vazgeçme anlamına gelen her türlü teslimiyetçi ideoloji ya da siyasal anlayışa kesinlikle izin verilemeyeceğini ifade eder.
”Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararlılığı kurtaracaktır” düşüncesiyle aydınlanan Türk Milleti için aksi bir idare şeklinin asla kabul edilemeyeceğinin bilinmesi gerekir. Yasama denetimini etkisiz hale getiren iktidar yargı denetiminden de kurtulmayı hedefleyerek kendi mahkemesini, kendi hakimini kendisinin seçebileceği bir düzenleme getirmek istemektedir.
101 yıl sonra geldiğimiz nokta maalesef Türkiye’de çocuklar açısından gerçek anlamda kutlanacak bir ”bayram” ortamının olmadığını göstermektedir. Atatürk’ün Cumhuriyeti emanet ettiği çocuklar, kendilerinden büyük yüklerin taşıyıcısı olmak zorunda bırakılmışlardır. Çocukların fiziksel, zihinsel, eğitsel sosyal, kültürel ve duygusal gelişimlerine zarar veren politika ve uygulamalar her geçen yıl artarken, yaşam ve eğitim hakları başta olmak üzere sağlıklı büyüme gelişim hakkına aykırı adımlar atılmaktadır. Çocuklarımız eğitim biliminin evrensel ilkeleri üzerinden değil dini kural ve referanslara göre eğitilmeye çalışılmaktadır. Ancak siyasi iktidar çocuklarımıza daha iyi bir gelecek hazırlamak için adımlar atmak yerine uyguladığı politikalarla her yıl binlerce dini vakıf ve cemaatlere teslim etmekte çocuklar eğitimden koparılarak evlenmeye zorlanmakta ya da çalışmak zorunda bırakmaktadır.
Devlet okullarını ahtapot gibi saran kadrolarla dogmatik değerleri empoze eden müfredatlarla, İmam hatiplerle donatıp dini vakıflarla doldurulan ülkenin geleceğini karartılmaya çalışılmaktadır.
101 yıl sonra bugün Türkiye tablosunun çocuklarımıza vaat ettiği gelecek ne kadar karanlık görünse de çocukların demokrasiye daha çok inanması, kendi kararlarını veren bireyler olması için korkutup sindirilerek değil, her şeyi sorgulayan cesaretlendirilerek yetiştirilecekleri, çocuğa kalkan her eli bileğinden yakalayan yaşamımızla örnek insanlar olmak zorundayız. Cumhuriyeti bu kabustan kurtaracağız.
Anayasamızda zaten güvence altına alınmış olan “Demokratik ve Laik Sosyal Hukuk Devleti” ilkeleri çerçevesinde akıl ve bilimin önderliğinde çağdaş uygarlık düzeyine ulaşma sorumluluğumuzla çocuklarımızın 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutluyoruz.”