16:56 - Lokman GÜL yazıyor
16:54 - HÜRDÜŞÜN Gazetesi
21:53 - ULUPINAR, BAKAN ÖZHASEKİ’Yİ AĞIRLADI
21:45 - TISKAOĞLU’NDAN KODAMAN’A KOCAMAN DESTEK!
20:08 - ÖZTÜRK: ALÇAKÇA İFTİRA
15:09 - BAKAN, LAVUAR ALANI’NI İNCELEDİ
13:00 - VALİLİKTEN SEÇİM YASAKLARI DUYURUSU
11:37 - BAŞTARLA’DA COŞKU VARDI
11:26 - “BİRLİKTELİK RUHUYLA…”
07:28 - UĞUR MUMCU PARKI DAR GELDİ!
23:45 - BAKAN ÖZHASEKİ MİTİNG YAPTI
18:59 - TISKAOĞLU, KARAMAN’DA DA SAHADA
Günlerdir Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi gündemden düşmüyor.
Hep kötü anılmaya başlandı.
Hastaları olan insanlar da Tıp Fakültesi’ne gitmeye korkar duruma geldiler.
Doktorlardan şikayet, temizlikten şikayet, tıbbi malzemelerin olmamasından şikayet, idarecilerden şikayetler bitmek bilmiyor.
Tıp Fakültesi eskilerde çevre illerden gelen hastaların göz bebeğiydi.
Çevre illerden birçok hasta geliyordu.
Üniversiteye geçmişte siyaseti sokanlar hem üniversitede, hem de Tıp Fakültesi’nde çok değerli hocaları harcadılar.
Birçoğu başka illere gittiler, kalanlara da görevlerini yaptırmadılar.
Bazı başarılı profesör ve doktorlarda Fetö operasyonundan dolayı görevlerinden alındı. 15 Temmuz’da öyle bir hale gelindi ki, bazı insanlar doktorlar, yöneticiler kendilerini kurtarmak için itirafçı olup arkadaşlarını satarak “Fetöcü” diye ihbar ettiler. Sonra Tıp Fakültesi’ndeki bazı profesörleri, doktorları alıp Ankara’ya başka görevlere getirdiler.
Kötü yönetimin sonucu maddi krizler başlayınca fakülte her geçen gün hem hizmette, hem de hastalar konusunda branşlardaki bazı doktorların yetersizliği Tıp Fakültesi’ni zora soktu. Son olarak da; Zonguldak’ın en fazla ihtiyacı olan Onkoloji bölümünden Prof. Dr. Hüseyin Engin’in ayrılması fakülteyi daha da zor duruma soktu.
Fakültede hiç mi iyi bir şeyler olmuyor!
Oluyor; bazı branşlarda başarılı hocalarımız var. Hastalarına şifa dağıtmak için gece gündüz çalışıyorlar. Döner sermayeden pay alamıyorlar, gerektiğinde ceplerinden para harcayıp hastalarına gereken medikal parçalar takıyorlar. Bıçak parası diye alınan paralar özel muayeneden, özel hastanelere hastaları yönlendirme konusuna bir açıklık getirmeliyiz.
Zonguldak Sağlık Müdürlüğü Prof. DR. Selim Aydemir, Prof. Dr. Aydın Mungan, Prof. DR. Murat kalaycı, Prof. Dr. Eksal Kargı, Prof. Dr. Suat Hayri Uğurbaş, Prof. Dr. Ülkü Bayar’ın özel hastanelerde işlem yapabilir izni vermiştir.
Bu doktorlar, hasta isterse özel hastanede ameliyat yapabilirler. Ve bu profesörler özel hastanelerde mesai saatlerinin dışında ameliyatları girebilirler.
Bu profesör ve doktorların yasal olarak muayenehaneleri bulunmaktadır. Ama özel muayenesi olup da, özel hastanelerde çalışma izni olmayan hocaların hem bıçak parası alıp, hem de hastaları Tıp Fakültesi’nde ERCP işlemi varken, özel hastanelere yönlendirip hem vatandaşı soydurup özel hastaneden komisyon alanları ifşa etmeliyiz.
Hem Sağlık Müdürlüğü, hem Tıp Fakültesi yönetimi buna “dur” demeliler.
Branşlardaki bazı doktorlar aynı branştaki doktorları kötülemek için tavşan kişileri tutup kamuoyunda bazı haber kaynaklarında suçsuz yere vatandaşların, kamuoyunun önüne yem etmek istiyorlar.
Bazı Profesörlerin muayenehanesinde yasal olmadan yapılan cerrahi operasyonlara bakmalıyız. Vatandaşları muayenehanelerinde Tıp Fakültesi’ndeki soyan bazı hocalara dur demeliyiz.
Hem özel hayatları ile hem bölümündeki asistanlara, personellere ayrımcılık yapan hocalara dur demeliyiz.
Görevini layıkı ile yapan hocalarımızı yalan, yanlış haberlerle karalamayalayım ki, hocalarımızı küstürüp gitmelerine sebep olmayalım.
Tıp Fakültesi’nin acilen, acil servisindeki tıkanıklığa çözüm bulmalılar. Acile gelen hastalar saatlerce bekletilmesin!
***
HIRSIZ
Hırsız vardır emek hırsızı, hırsız vardır gönül hırsızı.
İnsanlar öyle bir hale geldi ki, hırsızı yakalarsın sen suçlu olursun.
Ya adam dünyayı çaldı, çalıyor.
Sormazlar mı hırsızın hiç mi suçu yok.
Eskiden kişiler namı ile anılırdı. Hırsıza hırsız derlerdi. Topa, top kaşara da kaşar derlerdi.
Şimdi bakıyoruz da hırsızın, topun, kaşarın isimleri değişmiş.
Kaşarı yersin fazlası midene oturur. Çeşit çeşit kaşarlar var.
Topa vurursun kale yerine avuta gidince eyvah dersin. Hırsızlık yaparsın feryat edersin. Birden haklı duruma geçersin. Ne güzel bir dünya. Nerde o eski günler.
Eskiden yiğitler namı ile anılırdı.
Şimdilerde yaptıkları, çaldıklarıyla anılıyor.
Akıllı telefon çıktı herkesin elinde en ucuzu 5 bin TL.
Memur görev başında vatandaştan çok onlar oynuyor. Şoför direksiyon başında telefonla oynuyor. Vatandaş namazda onunla uğraşıyor. Bayanı, erkeği fark etmiyor.
Çoğunlukla bayanlar yolda yürürken elinde akıllı telefon yola bile bakmıyor, vatandaşa çarpıyor. “Utanmaz önüne baksana” diye de posta koyuyor.
Bizim hırsız da akıllı telefonu ile yediği, yedirdiği kaşarların vurduğu yeni mikasa topların resimlerini çekip hatıra yapıp zamanı gelince bazı yerlere servis etmekle meşgul, neyse hayırlısı.
Her geçen günlerde çağ atlayıp, teknolojiye uyanlar çoğalıyor.