SON DAKİKA

ZONGULDAK HABER HÜRDÜŞÜN GAZETESİ LOKMAN GÜL

KILIÇDAROĞLU ZONGULDAK’TA KONUŞTU

KILIÇDAROĞLU ZONGULDAK’TA KONUŞTU
Bu haber 13 Ocak 2022 - 17:54 'de eklendi ve 167 views kez görüntülendi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Zonguldak’ta esnaf ve vatandaşların sorunlarını dinledi.

Bugün Zonguldak’a gelen CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, önce Soğuksu’da esnafları ziyaret etti,  ardından da Dedeman Otel’de sivil toplum kuruluş temsilcileri, ev kadınları ve gençlerle buluşup sohbet etti.

Soğuksu’da esnafları ziyaret eden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, gazetecilerin sorularını da yanıtladı.

“HER TÜRLÜ DESTEĞİ ESNAFA VERMELİYİZ”

Soğuksu’da esnafların derdini dinleyen Kılıçdaroğlu; “Gittiğimiz her illerde ve ilçelerde esnaf zamdan şikayetçi. Sattığı ürünü gidip yeniden alırken aynı fiyattan alamıyor, zamlı fiyattan alıyor. Bunun sıkıntısı var. Elektrikten şikayet edenler de oluyor, elektrik fiyatlarının yükselmesinden şikayet edenler oldu. Dolayısı ile esnaf sıkıntılı. Sıkıntıyı biz de görüyoruz, fark ediyoruz. Sadece burada değil. Dönerci mesela, tavuk dönerci eskisi kadar döner satamadığını tavuk fiyatlarına büyük zamlar geldi. Sonuçta baktığınız zaman Zonguldak’ta karşılaştığımız olay Trabzon’da da var, Hakkari’de de var, Elazığ’da da var, İzmir’de de var. Yani sonuçta esnaf sıkıntılı. Büyük sıkıntısı var esnafın. Esnafa biraz kolaylık sağlamak lazım. Aldıkları kredilerin faizlerini silmek lazım. Biraz rahatlaması lazım esnafın. Çünkü esnaf orta direk. Orta direği kaybetmemeliyiz, esnafı desteklemeliyiz. Her türlü desteği esnafa vermeliyiz. Onlar kazandıkları sürece Türkiye’de rahatlayacak.” dedi.

“AYNI ŞEYLERİ YAPARAK FARKLI SONUÇ BEKLEMEK MÜMKÜN DEĞİL”

Bir gazetecinin Kilimli sahil yolunun aşırı fırtına nedeniyle yıkıldığını sorması üzerine;  “Denize karşı durulmaz. Doğanın kendi kuralları vardır. Doğanın kurallarını bozar, ‘ben buraya yol yapacağım, bunu yapacağım’ derseniz olmaz. O denizin aldığı yol yeni değil tam 3’ncü kez oluyor. Üç kez ya insan biraz aklını başına alır. Devlette liyakatı bitirirseniz mimarı, mühendisi oraya görevlendirmezseniz  ‘ya burada deniz var, bu yolu yapıyoruz, geçen sefer yaptık deniz aldı, bir daha yaptık deniz aldı, bir daha yaptık’  Aynı şeyleri yaparak farklı sonuç beklemek mümkün değil. Allah bunlara akıl fikir versin” diye konuştu.  

KILIÇDAROĞLU STK’LARLA TOPLANTI YAPTI

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Dedeman Otel’de sivil toplum kuruluş temsilcileri ile yaptığı toplantıda şunları söyledi:

“BARIŞIN OLDUĞU, HUZURUN OLDUĞU, SEVGİNİN OLDUĞU BİR TOPLUMU, BİR TÜRKİYE’Yİ İNŞA ETMEK ZORUNDAYIZ”

“İl Başkanımız kısa bir konuşma yaptı; “emeğin başkenti” dedi, “alın terinin başkenti” dedi Zonguldak için. Zonguldak’ı belki de dünyaya tanıtan isim rahmetli Bülent Ecevit’ti. “Ne ezen ne ezilen, insanca hakça bir düzen” bu topraklarda söylendi. Gerçekten de 84 milyon kenetlenmek isteniyorsa, 84 milyon insan evlerinde huzur içinde yaşasın diye düşünülüyorsa ezenin ve ezilenin olmadığı, barışın olduğu, huzurun olduğu, sevginin olduğu bir toplumu, bir Türkiye’yi inşa etmek zorundayız.

Gelen bir miras var. Elbette ki her birimiz eleştirebiliriz, övgüde de bulunabiliriz ama şimdi her birimizin oturup düşünme zamanı. Memleketin iyiye gitmediğini ben de biliyorum, siz de biliyorsunuz. İşsizliğin olduğunu ben de biliyorum, siz de biliyorsunuz. Neden bu hale geldik diye siz de soruyorsunuz, ben de soruyorum. Buradan nasıl çıkarız diye siz de düşünüyorsunuz, ben de düşünüyorum.

“38 MİLYON TON KÖMÜR TÜKETİYORUZ, 35 MİLYON TONUNU İTHAL EDİYORUZ NİÇİN?”

Zonguldak’ın şöyle bir önemi var: Altında bir hazine var; topraklarında, dağlarında, kayalarında bir hazine var. Kömür diyoruz buna. 38 milyon ton kömür tüketiyoruz. Bir yılda ortalama 38 milyon ton kömür tüketiyoruz. Bunun 35 milyon tonunu dışardan getiriyoruz. Zonguldaklı haklı olarak şu soruyu sormalı: Burada kömür varken niye biz dışarıdan kömür getiriyoruz? Bu soru sorulmazsa Zonguldak’ın sorunları çözülür mü, çözülmez mi bu tartışmaların hiçbir anlamı yoktur. Eğer doğrudan hareket edeceksek yani doğru düşünceden hareket edeceksek 38 milyon ton kömür tüketiyoruz, 35 milyon tonunu ithal ediyoruz niçin, neden? 1,5 milyar ton kömür rezervi var sadece Zonguldak’ta. Hani “efendim tüketiriz bir süre sonra biter…” 1,5 milyar ton rezerve sahibiz, niçin arkadaşlar buradan kömür çıkarmıyoruz da dışarıdan getiriyoruz? Belki ilk sormamız gereken soru bu: Neden? Bunun kararını alan kim? O da siyaset kurumu. İçerden çıkarmayalım, dışarıdan ithal edelim. Bu da siyasetçinin belirlediği bir karar. Yanlış mı, doğru mu onu sizin takdirinize sunuyorum. Ülkenin sorunları sadece beni ilgilendirmiyor, her birimizi tek tek ilgilendiriyor; kadını, erkeği, yaşlısı, genci hepimizi ilgilendirmek zorunda. 

“ESKİDEN BURADA 10 BİNLERCE İNSAN ÇALIŞIRDI”

Bir, istihdam yaratırsınız. Kömür çıkarırken işçi çalıştıracaksınız. Eskiden burada 10 binlerce insan çalışırdı şimdi düştü sayıları niçin, hangi gerekçeyle düştü Zonguldaklının sorgulaması lazım. Türkiye’nin de sorgulaması lazım. Sorun sadece bir Zonguldak sorunu değil, sorun aynı zamanda bir Türkiye sorunu. İki, dışarıdan getiriyorsunuz döviz ödüyorsunuz, para ödüyorsunuz, daha yüksek para ödüyorsunuz. Zonguldaklı kazanmıyor, Türkiye kazanmıyor, dışarıdakiler kazanıyorlar. Niçin? Üç, ithal ediyorsunuz, dolar ödüyorsunuz, avro ödüyorsunuz yani döviz ödüyorsunuz, Türk lirasıyla ithal etmiyorsunuz. Öyle bir noktaya geldik ki, Merkez Bankasının rezervleri eksi. O zaman bir taşla üç kuş vurmak varken neden üç ayrı alanda negatif bir tabloyla karşı karşıya kalıyoruz? Neden ithal ediyoruz, neden istihdam yaratmıyoruz, neden dışarıya para ödüyoruz? Bunu düşünmeniz lazım, benim de düşünmem lazım, birlikte düşünmemiz lazım.

Bakın, demir-çelik sektörümüz var, dışarıdan getiriyor kömürü büyük miktarda. Zonguldak burunlarının dibinde oysa ama hayır dışarıdan geliyor yetmiyor buradan kömür yeteri kadar gelmiyor. Efendim Uzun Mehmet’in topraklarındayız, bu bereketi yeniden yakalamak zorundayız.

Şimdi değerli arkadaşlarım, bir başka konuya geçeyim.

“ZONGULDAK SOKAKLARINDA GEZDİĞİM ZAMAN ÇOK FAZLA EMEKLİLERLE KARŞILAŞTIM”

Zonguldak sokaklarında gezdiğim zaman çok fazla emeklilerle karşılaştım ve Zonguldaklılar “biz emekli şehrine döndük” diye arada bir sitem ettiler. Doğrudur. Emekli ne demektir önce bu tanım üzerinde bir anlaşalım. Emekli şu demek; çalışır, alın teri döker, vergisini öder, sigorta primini öder, belli bir yaşa gelince de yasal olarak emekli olur. Emekli olunca da huzur içinde yaşamak ister, Türkiye’yi gezmek ister, dünyayı gezmek ister, diğer ülkelerin emeklileri gibi rahat yaşamak ister. Çalışıldı mı? Evet. Vergiler ödendi mi? Evet. Sigorta primleri ödendi mi? Evet. Aldıkları aylık geçimini sağlıyor mu? Hayır. Türkiye’yi, dünyayı gezebiliyorlar mı? Hayır. O zaman bir sorunumuz var demektir.

Bakın değerli arkadaşlar; bir yasal düzenleme yapılıp, emekli milli gelir artışından pay alamaz diye bir düzenleme konuyorsa yasaya, kanuna konuyorsa bütün emeklilerin düşünmesi lazım. Ya arkadaş düne kadar memleketin kalkınması için biz çaba harcadık, biz alın teri döktük, şimdi benim evlatlarım çalışıyor ama kalkınmadan bana pay verilmiyor, niçin, ben bu ülkenin ikinci sınıf vatandaşı mıyım diye düşünmesi lazım. Evet, var olan iktidar dedi ki, emekliler Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ikinci sınıf vatandaşıdır, onlara kalkınmadan pay verilemez, kanun hükmünü beğenin veya beğenmeyin. Emekli geçinemeyince, “Ramazan Bayramında, Kurban Bayramında en azından birer maaş ikramiye verin” diye meydan meydan gezdim, bütün mitinglerde söyledim. Bir ilden bir grup emekli, bana “biz iki maaş ikramiye istemiyoruz, durumumuz da çok iyi” diye telgraf çekti. Aynı emekliler şimdi aynı telgrafı çeker mi onu bilmiyorum. Sizin hakkınızı savunan kişiye bizim hakkımızı savunmayın diyor bu emekli kardeşlerimiz. Ben sizin hakkınızı savunuyorum; bana oy verin diye değil, sizin hakkınızı bu ülkeye yaptığınız katkılar dolayısıyla savunuyorum.

Emekliye iki maaş ikramiye dedik ama iki maaş vermediler, biner lira verdiler eyvallah 2018’de. Sonra aradan geçti 2021’de bin 100 lira vermeye başladılar. Eyvallah, ona da itirazımız yok. Emekli memnunsa bir sorunumuz yok. Ama benim hedefim iki maaş ikramiyedir, aldığı aylığının Ramazan bayramında, Kurban bayramında birer maaş ikramiyesinin verilmesidir. Bu konuda düşüncem hiç değişmedi.

“MEMLEKETİN HER TARAFI DOLAR OLDU. MİLLİ PARAYI UNUTTUK”

Bir konuya daha değineyim. Memleketin her tarafı dolar oldu. Milli parayı unuttuk, yok milli para. Milli para varsa hiçbir işe yaramayan bir para, itibarsız bir para haline geldi neden? Merkez Bankasını ne zaman kurduk? 1930 yılında. Osmanlı milli parasını basacak matbaası var mıydı? Yoktu. Para yabancılar tarafından basılırdı. O dönemki adıyla Osmanlı Bankası. Sonra 1930 yılında kendi milli paramızı basacak Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasını kurduk. Merkez Bankası, para bizim itibarımız, para bizim gururumuz, parayı cebimizde taşımalıyız, taşıyoruz da zaten. Ama siz ekonomiyi alır da yabancı bir paraya endekslerseniz, bütün fiyatları yabancı para üzerinden çözerseniz, artı mevduatınızı da kura ayarlarsanız o zaman kimse kusura bakmasın bunu yapanların milliyetçiliğini ben sorgularım. Sorgulamak zorundayım. Milliyetçilik ne demektir? Milliyetçilik hiç kimsenin önünde eğilmemek demektir. Milliyetçilik bayrağının altında hür ve bağımsız yaşamak demektir. Milliyetçilik aynı zamanda siyasi bağımsızlığının ekonomik bağımsızlıkla taçlandırılması demektir. Ekonomik olarak güçlü değilseniz siyasi bağımsızlığınız yoktur. Ne diyor Mustafa Kemal Atatürk? “Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir.” Bu siyasi bağımsızlığın tanımıdır, “Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir.” Hiçbir gölge kabul etmem bayrağımın altında diyor. İki, “Savaş meydanlarında kazanılan zaferler ekonomik zaferlerle taçlandırılmadıkça siyasi bağımsızlığınızı koruyamazsınız” diyor.

“HANGİ FAİZ DÜŞTÜ, KİMİN FAİZİ DÜŞTÜ, KİM VURGUNU YAPTI?”

“Faizleri düşüreceğiz, yeni bir modele geçtik” dediler. Allah aşkına hangi faiz düştü? Gidin herhangi bir banka müdürüne; ister devlet bankası, ister özel banka herhangi bir banka müdürüne deyin ki üç ay önceki faiz nedir, şimdiki faiz nedir, kredi alacağım deyin. Hangi faiz düştü? Okuyayım. Devlet borçlanmasını önce okuyacağım. Devlet borçlanırsa hangi faizden borçlanıyor? 17 Eylül’de, 2 yıl vadeli devlet tahvili, yüzde 17.68’di faiz; şimdi yüzde 24.41, hangi faiz düştü? 5 yıl vadeli devlet borçlanması yani devlet gidip borç alıyor 5 yıl vadeli, Eylül ayında 17,61’di; şimdi 26.44, hangi faiz düştü? 10 yıl vadeli devlet iç borçlanma faizi 17.15’ti, 25.04’e çıktı. 2 yıl vadeli dolar cinsinden borçlanma 3.24’tü, 6.60’a çıktı dolar bazında. 5 yıl vadeli dolar cinsinden 5.34’tü, 7.92’ye çıktı.

Hangi faiz düştü, kimin faizi düştü, kim vurgunu yaptı? 18 liradan doları bozdurup 13 liradan geri aldığı zaman milyarları kim vurdu, kim götürdü bu paraları? Manava soruyorum yok diyor, emekliye yok diyor, işçiye soruyorsun yok diyor, sanayiciye soruyorsun yok diyor. Kim vurdu bu parayı? Araştırma önergesi verdik, kim kazandı bütün bu kayıtlar bankalarda var zaten, o da reddedildi hayır araştırmayalım bunu diye. Niye araştırmayalım? Ama benim Zonguldaklılara sözüm var, Allah’ın izniyle Millet İttifakı geldiğinde iktidara bunu araştıracağız, bütün kirlilikleri, bütün soygunu milletin önüne koyacağız ve millet kendi vicdanıyla oturup kararını verecek. Bunu yapacağız.

Bu devletindi, bir de vatandaşın faizine bakalım. Diyorlar ya, “faiz düştü…” Tüketici kredisi, ihtiyaç kredisi Eylül ayında yüzde 23’tü; şimdi 29.55. Hani faiz düşmüştü, hani din vardı, iman vardı, hani günahtı, ne oldu? Kredi mevduat hesabı faizi yüzde 24.49’dan 26.42’ye çıktı. Taşıt kredisi 21’den 26’ya. Konut ev kredisi 17.48’den 17.89’a, en düşük artış burada var. Ticari kredi 21’den 24’e. Ticari kredi; dolar üzerinden, 2.69’dan 5.12’ye, avro üzerinden 2.31’den 3.63’e kadar çıktı değerli arkadaşlarım. Hani faiz düşüyordu ve bunun için yapıyorlardı, faiz düşsün diye, dolar düşsün diye. Milletin derdi geçim. Bunlar olmuyor, tutmuyor. Dolayısıyla her birimizin düşünmesi lazım.

Muhtar kardeşlerime de bir iki düşüncemi ifade edeyim. Az önce İl Başkanımız konuşurken, muhtar kardeşlerim için “demokrasinin temel taşı” dedi. Evet, muhtarlar demokrasinin temel taşıdır. Niye diyoruz demokrasinin temel taşı? Nedeni şu: Bu topraklarda yapılan ilk seçim, 1833 yılında Kastamonu’nun Taşköprü ilçesinde yapılan bir muhtarlık seçimidir. O nedenle muhtarlık seçimi, milletvekili seçimlerinden çok öncedir. O nedenle muhtarlık demokrasinin temel taşıdır. Kural olarak böyle olması lazım. Muhtarlığı demokrasinin temel taşı olarak tanımlıyorsanız muhtarlık kurumuna değer vereceksiniz, muhtarlık kurumunu büyüteceksiniz, muhtarlığın sorunlarını çözeceksiniz ve muhtarlığı kendi içinde itibarlı bir kurum haline dönüştüreceksiniz.

“MUHTARLARA HAK ETTİKLERİ HAKLARINI VERECEĞİZ

Muhtarlık kanuna göre bir kamu kurumu olarak nitelendirilemiyor. Belediyeler ile beraber hareket edemezler. Temel muhtarlık kanununuz yok. Millet ittifakıyla inşallah bunu çözeceğiz. Biz istiyoruz ki, muhtar özgür olsun. Ayrıca siz maaş almıyorsunuz ödenek alıyorsunuz. İzin aldığınızda paranız kesiliyor. Köy tüzel kişiliklerini bir şekilde geri iade etmek zorundayız. Şimdi de, bir şey konuşuyorlar. Yok efendim belediye başkanlığı ve muhtarlık ayrı ayrı olmalı diyorlar. Hayır efendim. Her ikisi de yerel seçim olayıdır. Onun için ayrı olmasına da karşıyız. Türkiye’nin kavgaya değil helalleşmeye ihtiyacı var. Bizimde hatalarımız oldu. Onları telafi etmeye çalışıyoruz. Son 10 yılda büyük değişim yaşan parti CHP’dir.  Biz yanlış mı yapıyoruz bir yerde eksiklik mi yapıyoruz diye kendimizi de sorguluyoruz. En geç altı ay içerisinde bütün çarkları çevirecek şekilde hep beraber Türkiye’yi yeniden inşaa edeceğiz.” dedi.

Etiketler :
HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.
SON DAKİKA HABERLERİ
İLGİLİ HABERLER