13:03 - HÜRDÜŞÜN
13:06 - Lokman GÜL yazıyor
12:54 - ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI COŞKUYLA KUTLANDI
12:52 - ZONGULDAK’IN EVLATLARI ATASININ İZİNDE!
12:50 - VALİ AĞAÇLANDIRMA İSTEDİ!
23:44 - ULUSAL EGEMENLİĞİMİZİN 104. YILI KUTLU OLSUN
23:34 - TISKAOĞLU RÖPORTAJ VERDİ
19:02 - VALİ HACIBEKTAŞOĞLU’NUN KUTLAMA MESAJI
18:55 - AVCI: GAZZELİ ÇOCUKLARIN HÜZNÜNÜ YAŞIYORUZ
18:43 - CHP, CHPLİ BAŞKANI ZİYARET ETTİ
18:39 - ULUPINAR, BAŞKANLIĞI DEVRETTİ!
Medeniyet… Sağlam bir medeniyet insanı olgunluğa eriştiren dini, ahlaki ve akli ortamlara gereken değerlerin verilmesiyle kurulabilir. Buna ise ancak ve ancak ahlaki ve dini yaşantılarında insanlara örnek olacak seviyeye ulaşan; yararlı bilgilerle örünmüş; aklıselim bir yapıya sahip olan faziletli insanların elinde kurulması mümkündür. Eğer bu önemli hususlarda; gerek ahlaki gerek dini ve akli alanlarda bir noksanlığın bulunması kurulacak olan medeniyete tesir etmede önemli bir paya sahip olacaktır. Unutulmamalıdır ki bu da sonralardan yaşanacak sorunların halkalar halinde büyüyüp genişlemesine neden olacaktır.
VI- VII. yüzyıl, tarihin en geri kalmış dönemlerinden biridir. İnsanların yüzyıllardır hem ahlaki hem dini açıdan gerilediği ve çöktüğü dönemleri kapsamaktadır bu zaman dilimi. En acısı da bu çöküşü durduracak ve insanlığın elinden tutup onu bu çıkmazdan kurtaracak herhangi bir kuvvetin bulunmamasıydı.
Bu yüzyılda insanoğlu Yaratıcısını, kendisini ve varacağı veri unutmuş, iyi ile kötüyü, güzel ile çirkini ayırmak kudretini kaybetmiş; Peygamberlerin daveti çoktan kesilmiş, onların irşad meş’aleleri kendilerinden sonra kopan veya devam eden kasırgalarla sönmüş ve arta kalan ışık da aile ve şehirleri değil, ancak bazı kabileleri aydınlatacak kadar zayıflamıştı. Din adamları, ya fitneler karşısında sırf şahsi yönden dinlerini kurtarmak, ya huzur ve rahatlık arzusu veya hayatın sıkıntı ve mesuliyetlerinden kaçmak istediklerinden veyahut dini, ruhi ve maddi açıdan mücadelede korkaklık ve zaaf gösterdiklerinden uzlete çekilip ibadethanelere sığınmışlardı.
Hz. Muhammed (s.a.v.) Peygamber olarak gönderildiğinde fikri yapısı bozulmuş bir insanlık ile karşılaşmıştı. İnanılması gerekenlere inanmayan, onun karşısında duran ve her zaman için bu duruma şüphe ile yaklaşan bunun karşılığında ise inanılmaması gereken, kendilerine bir faydası olmayan meseleler ve nesnelere inanmaları bu dönem içerisindeki insanların düşünce mekanizmasının nasıl zedelendiğini ortaya koymaktadır.
Kurulu düzen ve refahları bu kurulu düzene bağlı olan bireyler veya kurumlar, değişimin en büyük engelleridirler. Yeni gelen dine ve onun getirdiği toplumsal düzenlemelere ilk karşı çıkanlar, her zaman bunlar olmuştur. Bunlar Kur’an’ da, ‘ mütref ‘ (şımarık varlıklı kimse) olarak adlandırılmaktadır. “Biz hangi ülkeye bir uyarıcı göndermişsek, mutlaka oranın şımarık varlıkları: ‘Biz size gönderilmiş olan şeyi reddediyoruz.’ demişlerdir.”